18 Nisan 2009 Cumartesi

Çin GP 2009


Muhtemelen boş depolarla da olsa RedBull'un ve Vettel'in damga vurduğu sıralama turunu sahne oldu.Brawn Gp'ler ilk üçe dahi giremediler bu sefer.McLaren ve Ferrari 2 saniye civarı fark yiyerek yine gerilerde.Alonso ise en azından sıralama turlarıyla adını sahnede tutmayı başarıyor.Enteresan bir yarış olacağa benzer Malezya'daki Muson fırtınasından sonra.

1. Vettel Red Bull-Renault (B) 1:36.565 1:35.130 1:36.184

2. Alonso Renault (B) 1:36.443 1:35.803 1:36.381

3. Webber Red Bull-Renault (B) 1:35.751 1:35.173 1:36.466

4. Barrichello Brawn-Mercedes (B) 1:35.701 1:35.503 1:36.493

5. Button Brawn-Mercedes (B) 1:35.533 1:35.556 1:36.532

6. Trulli Toyota (B) 1:36.308 1:35.645 1:36.835

7. Rosberg Williams-Toyota (B) 1:35.941 1:35.809 1:37.397

8. Raikkonen Ferrari (B) 1:36.137 1:35.856 1:38.089

9. Hamilton McLaren-Mercedes (B) 1:35.776 1:35.740 1:38.595

10. Buemi Toro Rosso-Ferrari (B) 1:36.284 1:35.965 1:39.321

11. Heidfeld BMW-Sauber (B) 1:36.525 1:35.975

12. Kovalainen McLaren-Mercedes (B) 1:36.646 1:36.032

13. Massa Ferrari (B) 1:36.178 1:36.033

14. Glock Toyota (B) 1:36.364 1:36.066

15. Nakajima Williams-Toyota (B) 1:36.673 1:36.193

16. Bourdais Toro Rosso-Ferrari (B) 1:36.906

17. Piquet Renault (B) 1:36.908

18. Kubica BMW-Sauber (B) 1:36.966

19. Sutil Force India-Mercedes (B) 1:37.669

20. Fisichella Force India-Mercedes (B) 1:37.672

NBA Play-Offs 2009


Özellikle Batı'daki son geceye kadar süren heyecanla normal sezon tamamlandı.Aslında Batı'daki heyecan da play-off'a girmek için değil,iç saha avantajını elde edebilmek içindi.Gerçekten hem Doğu hem de Batı yakasında son yıllarda görülmemiş bir rekabetsizlik ortamı vardı.İlk sekiz dışında şu takım da playoff'u çok haketmişti, yazık oldu diyebileceğimiz tek takım yok.Belki kadro kalitesine bakıp Phoenix'e şaşırmak,çabalarından dolayı Charlotte'a üzülmek mümkün.Ama hem sakatlıklarla hem formsuzluklarla çok tat vermeyen bir NBA sezonu oldu 2009.

Bireysel performanslarda ise üç isim daha fazla ön plana çıktı.Dwayne Wade neredeyse iki ay boyunca yaklaşık 38 sayılık bir ortalamayla oynadı.İnanılmaz bir özveri ile darmadağınık Miami'yi tek başına taşıdı.İnsan üstü performans gösterdi.Eğer takım başarısı fazla önemsenmeden verilse tartışmasız MVP seçilirdi.Ama ne yazık ki büyük bir ihtimalle bu sezonun en değerlisi takımını tüm NBA'de ilk sıraya taşımış olan LeBron James olacak.Kesinlikle James'i ya da Cleveland'ı küçümsemek ya da aşağılamak değil amacım ama bu sezon yarattıkları antipati ve Wade'in şu performansı varken pek gönlüm razı da değil duruma.Şunu da belirmek te fayda var ki,ben Cleveland'ın bu sezonu ilk sırada bitirecek kadar iyi olacağını da tahmin etmiyordum.En azından Boston'ın arkasında kalacaklarını tahmin ediyordum.Mike Brown'ın kurduğu sistemi de alkışlamak gerekiyor bu noktada.Üçüncü isme gelirsek, ki o da Doğu'da,Dwight Howard.Stan Van Gundy'nin daha önce NBA'de hiç örneği görülmemiş 4 şutör+Howard'lı sisteminin temel direği olarak bu sezonu harika geçirdi.Takımı görece olarak Wade'inkinden iyi durumda olsa da onun da ne James'i ne de Bryant'ı geride bırakma şansı olmayacak MVP seçiminde.Açıkcası MVP James'e değil de Bryant'a verilirse, bu sezon All-star seçimlerinde yaptıklarından sonra nasıl bir yaygara kopartır Cavaliers düşünemiyorum bile.Performansı yabana atılmaması gereken diğer oyuncular ise Pau Gasol,Chris Paul,Tony Parker,Derick Rose,Granger,Nene ve elbette Shaquille O'Neal.

Son gece oynanan maçlarla beraber çıkan playoff tablosu ve tahminler ise şöyle:

LA Lakers-Utah Jazz
Tahminlerin çok uzağında bir noktada bitirdi bu sezonu Jazz.Bunda sezonun sonunda gösterdikleri felaket kötü performansın da etkisi büyük elbette.Gruplarını şampiyon bitirip Batı'yı ikinci tamamlamaları da pek ala mümkündü.Bu formlarıyla ise şampiyonluğun en büyük adaylarından Lakers karşısında durmaları imkansız.Belki 1 maç kazanabilirler.4-1.

Denver Nuggets-New Orleans Hornets
Billups-Iverson takasıyla bir anda tüm taşların yerine oturduğu Denver,bu sezonun bence en büyük hayal kırıklığı olan Hornets karşısında olacak.Chris Paul'e arkadaşları ayak uydurabilirse belki şansları olabilir ama şu tabloda 7.maçla da olsa Denver bir adım önde.4-3.

San Antonio Spurs-Dallas Mavericks
10 yıllık hükümranlığın son çöküş yıllarına tanık oluyoruz.Duncan etrafında kurulan yapı artık ömrünü tüketmek üzere.Kağıt üstünde eksiksiz bir ilk beşe sahip olan Dallas yine de mutlak favori değil.Teksas'ta maçlar bir hayli ateşli geçeceğe benziyor.Ama Ginobili'siz Spurs'ün şansı yok.2-4.

Portland Trail Blazers-Houston Rockets
Genç Portland tecrübeli Rockets'a karşı olacak.Psikolojik faktörlerin de etkili olacağı bir seri.Genç kadrosuyla mental olarak dağılmazsa Portland kadro yapısıyla bir adım önde gibi.Her iki takım için de deplasmanda maç kazanmanın çok olacağı kesin.İç saha avantajıyla.4-3.

Cleveland Cavaliers-Detroit Pistons
Tıpkı Spurs'ün düştüğü durum gibi Pistons da 2000lerde başarılar yakalamış jenerasyonun sonu geldi.Billups-Iverson takası belki bu düşüşü hızlandırmış olabilir.Karşılarında ise formlarının tam antisimetrisini gösteren bir rakip olacak."The King" ve arkadaşları ilk turda fazla yorulmayacaklardır.4-0.

Boston Celtics-Chicago Bulls
Garnett'in playofflara çıkamayacağının açıklanmasıyla aslında Boston için şampiyonluk umutlarının söndüğünü söylemek yanlış olmaz.Hele ki geçen sene deplasmanlarda yaşadıkları anılar hatırlanınca Chicago karşısında bile zorlanacakları aşikar.Deplasmanda bir maç alıp seriyi biraz kısaltabilirler yine de.4-2.

Orlando Magic-Philadelphia Sixers
Playofflara girebilen en kötü takım sanırım Sixers.Bir hayli zayıf kadrolarıyla her ne kadar sezon sonunu kötü geçirseler de Magic karşılarında durmaları imkansız.4-0.

Atlanta Hawks-Miami Heat
Sanırım tüm eşleşmeler arasındaki en denk mücadele olacak iki takım arasında.Her iki takımı da birbirinden ayırt edip ön plana çıkarmak imkansız.Wade faktörü elbette etkili olacaktır.Ne kadar durdurabilecek Atlanta onu belirsiz.7.maçı göreceğimiz garanti gibi.Fazla yıpranacakları ilk turdan sonra da işleri zor olacak bu takımların.3-4.

Takvim buradan takip edilebilir.

17 Nisan 2009 Cuma

UEFA Kupası 1/4 #2


Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale üç takım sokan İngilizler UEFA'da son savaşçılarını da kaybettiler.Ha keza İtalyanlar da.Gerçi onlar bu sene tamamen Avrupa'dan silindiler ya neyse.Final Almanlarla Ukraynalılar arasında olacak.İngilizlerin en başarılı takımının Fair-Play kontenjanından gelen Man City olması acaba para olmayınca artık saadetin olmadığı anlamına mı geliyor acaba.Zengin tüccarların elinde "henüz" oyuncak haline gelmemiş olan İtalyanlar da yok ortalıkta İspanyollar da(evet italyanlar da şirketleşmiş takımlara sahip ama en azından har vurup harman savurmuyorlar).Fransızlar da bu turda tamamen havlu attılar.Gerets hem ligde hem UEFA'da Marseille'i çıkabileceği maksimum noktaya kadar çıkardı.Galatasaray'da da aynı şeyi yapmıştı ama sonraki sezonda akıl almaz bir çöküş yaşadı.Gelecek sezon ki performansı bu nedenle merak konusu.PSG ve Udinese'nin bu kadarını yapmış olması bile ciddi başarı.

Zaten büyük şirketler haline gelmiş takımların ligi olan CL'deki rekabetin yanında UEFA'daki daha gerçekçi daha futbola yakın olandı bu sene.Ama kurulan denkleme göre çıkan sonuç ta çok enteresan.Yarı finaller:Dinamo Kiev-Şaktar Werder Bremen-Hamburg.Lucescu'nun yeniden çok sevdiği İstanbul'a dönme şansı var elinde.Kim bilir belki temelli döner seneye...Bu başarı onun Türkiye cilasını iki kat daha arttırdı.Kendi liginde bu sezon üç maçlık bile olsa bir istikrar yakalayamayan Bremen'e şaşırmamak elde değil.Galatasaray'ı eleyen Hamburg ise dört takımdan ayrı bir yerde kupaya en yakın takım gözümde.Dinamo Kiev yine bir vatandaşıyla daha karşı karşıya.Finale gelebilirseler katılan diğer Ukraynalıları ikisini birden eleyerek gelmiş olacaklar.Bir hayli enteresan bir hikaye olabilir.

Dinamo Kiev 3 Paris SG 0 (3-0)
Man City 2 Hamburg 1 (3-3)
Marseille 1 Şaktar 2 (1-4)
Udinese 3 Werder 3 (4-6)

16 Nisan 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi 1/4 #2


Yine İngiliz dominasyonuna sahne olan bir sezon sonu daha geldi CL'de.Kalan dört takımdan üçünün İngiliz olması tamamen Chelsea ile Liverpool'un eşleşmesinden kaynaklandı.Yoksa görünen o ki 4 İngiliz takımını birden yarı finallerde izleyebilirdik te.Fakar Barcelona'nın başarısını atlamamak gerek elbette.Bayern'i tam anlamıyla sürklase ettiler,silindir gibi ezip geçtiler.İlk maçta Porto'ya 2-2 gibi kötü bir skorla giden son şampiyon CL'deki yenilmezlik serisini 23'e çıkarmış oldu.Porto ise 2004'te yapabildiğini tekrar edemedi.Enfes bir gol attı Ronaldo.Dün geceki 4x4'lük maçtan sonra elbette çok yavan ve sıkıcıydı bu gece.İki İngilizden hangisi elense yazık olacaktı.İlk maçı deplasmanda 3-1 bitiren takımın turu neredeyse kaybedecek hale düşmesi hem de iki kere düşmesi;buna karşın iki farktan geri gelip öne geçmesi..Her şeyiyle CL'nin efsane serilerinden biri ve efsane maçlarından biri oldu.Diğer İngiliz Arsenal ise Emirates'te rahat skorla Villareal'i eledi.Buraya kadar gelmeleri bile bu sezon ki formlarıyla büyük başarı bu iki takımın.Man U karşısında yine de şansı var elbette Gunners'ın.20 Mayıs'ta Roma'da olmak için artık sadece 180 dakika var önlerinde.

Chelse 4 Liverpool 4 (7-5)
Bayern 1 Barcelona 1 (5-1)
Porto 0 Man Utd 1 (2-3)
Arsenal3 Villareal 0 (4-1)

Yarı final eşleşmeleri
Chelsea-Barcelona
Man Utd-Arsenal

Maçlar 28-29 Nisan ve 5-6 Mayıs'ta.

12 Nisan 2009 Pazar

Galatasaray 0 Fenerbahçe 0


Beklediğimin aksine pozisyon açısından kısır bir maç oldu.Ümit Karan-Lincoln tercihi sonucu son pasları bir türlü yapamayan GS'nin ilk yarım saatte kurduğu baskı sonuç vermedi.FB'nin tamamen kendini beraberliğe adayan oyununa ise maç boyu anlam veremedim.Aragones'in de Deniz yerine Semih'le başlamasıyla aslında hücumu daha fazla isteyeceğini düşünmüştüm.Fakat aksine Semih'in de orta sahaya yakın oynamasıyla beraber ileride çoğalamayan bir görüntüye sahip oldular.GS'nin defans oyuncuları seçimi de maç öncesinde belirttiğim gibi büyük önem arz ediyordu.Topal'ın üstün performansı bugün atlanmaması gereken bir detay.Guiza yine de en az 3 pozisyonda karşı karşıya kalabileceği pozisyonları bir şekilde harcadı.Onun da sahanın en kötüsü olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım.

GS'nin hızlı başlangıcı oyunun geri kalanı için aldatıcı oldu.Özellikle R.Carlos'un kanadına atılan ters toplar büyük tehlikeler yaratmaya yetti.Fakat hücumlar esnasında Ümit Karan ve Arda'nın esrarengiz kaybolmaları Kewell'ın enfes bindirmelerini sonuçsuz bıraktı. İkinci yarıya Lincoln'süz başlamak ise Korkmaz'ın artık komplekse varan büyük hatasıydı.Belki girdiğinde oyuna etki edemedi ama 60.dakikadan sonra kondisyonu tükenmiş bir takımla daha fazlasını yapmasını beklemek fazla iyimser bir bakış.Son 10 dakikada orta sahasız oynanan oyunda dahi doğru boş koşuları ve kısa pasları bile yapamayacak haldeydi fantastik dörtlü(Arda-Lincoln-Kewell-Baros).

Buna karşı FB gereğinde fazla defansif kurgusu ve beraberliğe razı duruşuyla şaşırttı.Oysa kazanmayı düşünen ofansif bir takım bekliyordum ben.Özellikle Gökhan Gönül'ün de sakatlanmasından sonra sağ kanatın işlevini yitirmesiyle tamamen işini şansa bırakan bir çizgi içinde oynadılar maçı.Buna karşı Gökhan'ın sakatlığı ile Önder-Lugano-Yasin-Carlos dörtlüsü daha sağlam bir defans kurgusu içerisine de girmeyi sağladı FB'ye.Duran toplar dışında pozisyon bulunamamasının da bu durumun sonucudur.Selçuk'un atılmamış olması ise büyük şans oldu FB için.Ama mutlak kazanmaları gereken bir maçta bu kadar risksiz bir oyun tercih etme sebebini hiç bir zaman anlayamayacağım Aragones'in.

Genel derbi havasından farklı bir oyun yoktu aslında. Ama hem hakemin kart çıkarmamaktaki ısrarı hem de yerli futbolcuların fazladan siniri maçı gereğinden fazla agresif bir havaya bürüdü.Maç boyu devam eden Sabri-Emre Belözoğlu çekişmesi,ikili mücadelelerdeki sertlik her an kırmızı kartın gelebileceğini gösteriyordu zaten.Ama son saniyede çıkan mevzuları bu kalıba sokmak bir hayli zor.Daha geçen yaz Avrupa Şampiyonası'nda beraber başarılara imza atmış futbolcuların bu halet-i ruhiyeleri gençlikle,derbiyle,atmosferle açıklanamaz.Lugano'nun çok çok ama çok gereksiz hareketiyle bu noktalara varan kavga utançtan başka bir şey değil.Muhtemelen 3 maçtan az olmamak kaydıyla ağır cezalarla karşı karşıya kalacak bir çok futbolcu.ASY'nin 1-2 maç kapatılması da sürpriz sayılmaz.Bu kadar olayın içerisinde her iki takımın da en agresif oyuncuları Emre ve Sabri'nin kavgada yatıştıran tarafta olması da başka bir şaşırtıcı nokta.Emre Aşık da eğer derbilerde en çok kırmızı kart gören oyuncu diye bir istatik tutuluyorsa tartışılmaz birinciliğini pekiştirmeyi sürdürdü.

Maçın sonucuna en çok sevinenler ise elbette Sivaslılar ve Beşiktaşlılar.Artık bu dakikadan sonra her iki takımın şampiyonluk ya da şampiyonlar ligi iddiasından bahsetmek abes olur.Bu maçla beraber her iki takımda sezonun kapanışını yapmış oldular.

Galatasaray - Fenerbahçe


Her ikisinin de zirveden bu kadar uzak kaldığı bir derbi izlememiştik daha önce.Bugün ne şampiyonluk kilidi çözülecek ne de şampiyonluk yolunda bir avantaj kazanılacak.Sadece ama sadece yarışın içinde kalabilmek için önemli bugünkü üç puan.Ve elbette bir dahaki mücadeleye kadar derbi muhabbetlerinde "haklı" tarafa geçecek kazanan taraf.

İlk yarıda oynanan maça göre Galatasaray gerilemiş gözüküyor.Fenerbahçe tarafında ise kayıp futbolculara rağmen en azından maç kazanma alışkanlığı yönünde bir gelişme olduğu söylenebilir.Buna karşın yine ilk maçta olduğu gibi Galatasaray favori olarak gösteriliyor.Bunda ASY etkisinin yanı sıra hem Edu gibi önemli bir savunmacının hem de Alex gibi maçın gidişatını değiştirecek iki oyuncunun eksikliği büyük.Açıklanan 18'e göre durumu belirsiz olan Alex kesin olarak derbide olmayacak.Bu en azından duran topların kullanımı açısından bir avantaj olabilir GS adına.Oyun açısından ise FB'nin Alex'in yokluğunu çok hissedeceği yargısına katılmıyorum açıkcası.İster Semih'le ister Deniz'le başlansın,her iki seçim de Alex'le kurulacak orta saha kurgusundan çok daha verimli olacaktır.Asıl kilit performans Guiza'nın ağır GS savunmasının arkasına atılacak toplar olacaktır.Özellikle Emre Aşık'ın bu noktada hem kart görmeme hem de mücadele konusunda biraz daha dikkatli olmalı.Ve elbette hala belli olmayan tandemdeki partnerinin.

Görünen o ki Bülent Korkmaz'ın bazı sürprizleri olacak bu akşam.Kesinlikle bir sol bek ol(a)mayan Volkan Yaman'ın yerine Mehmet Topal'ı koyma düşüncesi ilk bakışta,Emre-Hakan Balta uyumu nedeniyle pek beğenilmeyebilir.Fakat bir üst paragrafta bahsettiğim Guiza'nın koşuları ve Emre-Balta savunmasının ağırlığı baş ağrıtabilecek bir sorun.ASY'deki Türkiye-İspanya maçının son 7 dakikası bile bu sorun için yeterli veri sağlayabilir.Mehmet Topal'ın stopere geçişi sağ taraftaki Deivid-Gökhan Gönül baskısına da Arda'nın katkılarıyla çözüm olacaktır.Kısacası Sabri-Aşık-Topal-Balta dörtlüsü Sabri-Aşık-Balta-Yaman dörtlüsüne göre daha fazla doğru içermekte.Hücum ise -ne yazık ki-yine Lincoln'süz planlar üzerine kurulacak görünüyor.Artık fazlasıyla kendi ayağına ateş etmekten öteye gitmeye gitmeyen bu disiplin çatışması bu maçla da son bulmayacak.Haberlere bakılacak olursa Lincoln'ün oynatılmayacak olmasından daha kötü olan şey ise Ümit Karan'ın oynatılması.Oynadığı son dört maçta da kayde değer olumlu hiç bir hareketi olmayan bir oyuncuyla böyle kritik maça çıkma isteği bana yalnızca Bülent Korkmaz'ın ego tatmini ya da futbolcu kayırması gibi geliyor.Haklılığı haksızlığı değil ama başarısızlığı başına daha fazla dert açar Korkmaz'ın.

Beraberliğin iki tarafa da yaramayağı düşünülecek olursa bu tabloda benim beklentim gollü bir maç olması.Her iki takımın da savunmadan çok hücum oyununun tercih edeceğini düşünüyorum.Kimseye bir faydası olmayacak ama skor tahmini de yapalım:3-1.

11'ler ise şöyle olabilir:
Galatasaray(4-4-1-1):De Sanctis-Sabri-Emre Aşık-M.Topal-H.Balta-Kewell-Barış-Ayhan-Arda-Lincoln-Baros
Fenerbahçe(4-4-2):Volkan-Gökhan-Önder-Lugano-R.Carlos-Deivid-Selçuk-Emre-Uğur-Semih-Guiza